|
Başta Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak olmak üzere çok sayıda isim "Yapılacak düzenlemede, terörle mücadele ile insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri arasındaki denge mutlaka gözetilmeli." diye açıklama yapmıştı.
(Zaman, 26 Ağustos 2005) Terörle Mücadele Kanunu'yla ilgili düzenlemeler için Adalet Bakanlığı'na görüş bildiren Dışişleri, AB ile müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim öncesi uyarılarda bulundu.
Avrupa Birliği sürecini tersine çevirecek adımlardan kaçınılmalı. 8. madde sebebiyle Türkiye AİHM'de çok zor durumda kaldı.
Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılması düşünülen düzenlemeler konusunda toplumun çeşitli kesimlerinden gelen uyarılara Dışişleri Bakanlığı da destek verdi. Ortak düşünce, "Terörün önlenmesi için gerekli tedbirler alınmalı ancak insan hak ve özgürlüklerinden taviz verilmemeli" şeklinde özetleniyor. Dışişleri Bakanlığı, terör kanunuyla ilgili çalışmalar yapan Adalet Bakanlığı bünyesindeki komisyona görüş bildirirken, Avrupa Birliği uyum sürecini tersine çevirecek adımlardan kaçınılmasını istedi. Bakanlık, Terörle Mücadele Kanunu'nun 2003 yılında kaldırılan "8. madde"sinin geri getirilmesinin AB sürecini baltalayacağı uyarısında bulundu. Söz konusu maddenin "ifade özgürlüğünün ihlaline sebep olacağı"na dikkat çeken Dışişleri, TMK 8. madde sebebiyle çok sayıda hak ihlalinin yaşandığını hatırlattı. Türkiye'nin geçmişte bu nedenle birçok sorunla karşı karşıya kaldığı vurgulanırken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine açılan davalara atıf yapıldı. Söz konusu bütün davaların kaybedildiğinin altı çizilirken, şu ifadelere yer verildi: "Bu davalar sonucunda, Türkiye ağır tazminatlar ödemek zorunda kaldı. Zira, söz konusu madde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'ifade özgürlüğü'nü güvence altına alan 10. maddesinin ihlali anlamına geliyordu. Bu nedenle bütün davalar kaybedildi. 8. maddenin yeniden mevzuata sokulması, AB uyum sürecinin tersine dönmesi anlamına gelir. Ayrıca bu, Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı olur. Türkiye'nin AİHM kararlarına uyma iradesinin sorgulanmasına da neden olur."
Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesiyle, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli güvenliğini, laik düzenini, üniter devlet yapısını veya kamu düzenini tehlikeye düşürmek amacıyla ve insanları şiddete başvurmaya tahrik edecek surette yazılı, sözlü veya görüntülü propaganda yapanlar hakkında" 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve ilgili basın yayın organlarına kapatma ve para cezası veriliyordu.
Yeni Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ardından TMK'da değişiklik gündeme gelmiş, Adalet Bakanlığı bünyesinden bir komisyon oluşturulmuştu. Komisyona gönderilen 'kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı sert önlemlere yer verilmesi' yönündeki öneriler, 'değişiklik metni' olarak basına yansırken bakanlık konuyla ilgili haberleri 'yönlendirme amaçlı' olduğunu belirterek yalanlamıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi üyesi iken 'terör tanımı'nda kullanılan kavramların 'açıklıktan yoksun, son derece belirsiz ve sübjektif uygulamaya açık' olduğu gerekçesiyle Terörle Mücadele Kanunu'ndaki özgürlükleri kısıtlayıcı değişikliklere karşı çıkmıştı. Kanunda sert önlemler içeren değişikliklere uzmanlar da karşı çıkıyor. Başta Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak olmak üzere çok sayıda isim "Yapılacak düzenlemede, terörle mücadele ile insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri arasındaki denge mutlaka gözetilmeli." diye açıklama yapmıştı.
Süleyman Kurt
26 Ağustos 2005, Cuma |